SÜT ÜZERÝNE OKUDUÐUM BÝR YAZI UZUN AMA OKUMANIZI TAVSÝYE EDERÝM.
link :
http://www.beslenmebulteni.com/bes/index.php?option=com_content&view=article&id=1823:kutu-suet-cocuklarda-morfin-etkisi-yapyor&catid=42:suet&Itemid=401Kutu süt çocuklarda morfin etkisi yapýyor!
“135 derecede kaynatýlmýþ, içinde tek bir faydalý bakteri kalmamýþ, dayanýklý beyaz eþya gibi bir süt!” UHT sütü böyle tarif ediyor Cerrahpaþa Týp Fakültesi Çocuk Metabolizma ve Beslenme Bilim Dalý Baþkaný Prof. Ahmet Aydýn... Bu süte alýþan çocuk bir daha kurtulamýyor, baþka bir þey içmek, hatta yemek istemiyor. “Morfin gibi” diyor Aydýn, sadece baðýmlýlýk açýsýndan deðil, aðrý kesici etkisi sebebiyle de... “Bu çocuklar yere düþtü mü, ‘uf oldu’ deyip kalkýyor ayaða, oyuna devam ediyor. Normal bir çocuk ise feryat figan aðlýyor. Ama bunun bedeli aðýr, zira çocuk aðrý hissetmiyor, aðlamýyor ama astým, tiroid, MS gibi hastalýklara çok daha kolay yakalanýyor. Dikkat bozukluðu ve hiperaktivitenin müsebbibi de büyük oranda bu sütler! Eðer kutu süt kampanyasý sürerse, morfinman bir nesil yetiþtireceðiz!”
O kullarda bedava süt daðýtýlacaðý gündeme geldiðinde aklýma ilk düþen altý ay önce yaptýðým bir söyleþi olmuþtu. Cerrahpaþa Týp Fakültesi Çocuk Metabolizma ve Beslenme Bilim Dalý Baþkaný Prof. Ahmet Aydýn’la kolesterol ilaçlarýyla ilgili konuþurken, söz dönüp dolaþýp süte gelmiþti. “Çocuklarýnýza süt içirmeyin! Ben anne sütü dýþýnda çocuklara süt içirilmesini doðru bulmuyorum. En doðrusu ek gýdalara baþlar baþlamaz, kendi yaptýðýnýz yoðurdu, kefiri verin, ama sütü süt olarak içirmeyin. Sadece kutu sütleri deðil, günlük sütleri de... Çünkü süt en alerjik gýdadýr, çocukta baþta astým olmak üzere, pek çok alerjik ve kronik hastalýða sebep olabilir!” demiþ, doðru bildiklerimi bir anda altüst etmiþti.
Kutu süte karþý olduðunu biliyordum, ama günlük süt için böyle bir açýklama fazlasýyla þaþýrtýcýydý. Nitekim bu sözleri günlerce tartýþýldý hem gazetelerde hem de televizyonlarda...
Ve geçtiðimiz hafta herkesin merakla beklediði okul sütü projesi hayata geçti. 7 milyon 200 bin adet 200 mililitrelik süt daðýtýldý, çocuklar lýkýr lýkýr içti. Ve olan oldu! Ýlk günden bin 193 çocuk hastanelik oldu. Diyarbakýr’da baþlayan vakalar, Sivas, Edirne, Ýstanbul, Adana, Konya, Trabzon, Samsun ve Antalya’ya uzandý. Herkes önce bayat sütten þüphelendi, ama Gýda Tarým ve Hayvancýlýk Bakaný Mehdi Eker, bu haberler üzerine, “Sütler bayat deðil, kampanya devam edecek” diye açýklama yaptý.
Ýzmir’de neden 7 yýldýr sorun olmuyor?
Kampanya devam etti, çocuklar ikinci gün de içti sütlerini... Sonuç yine deðiþmedi! Bu kez, laktoz, yani süt þekerine karþý Türk milletinde genetik bir tahammülsüzlük (entolerans) olduðu ileri sürüldü. “Laktoz entoleransý düþük bir ýrk olduðumuzdan bu vakalarýn olmasý doðal” dendi. Oysa Türk ýrkýnýn yüzde 50-70’inde rastlanan bir durumdu bu, ama sadece belli bölgelerde, belli okullarda karþýlaþýlmýþtý bu vakalarla. Sorun laktoz entoleransýndan kaynaklanýyor olsa, tüm yurtta görülmesi gerekirdi. Dolayýsýyla bu yaklaþým da vakalarý açýklamaya yetmedi. Bu kez zehirlenme olasýlýðý geldi gündeme... Henüz araþtýrýlýyor, sütler analiz ediliyor, sonucu hep birlikte göreceðiz...
Ýyi de Ýzmir’de büyükþehir belediyesi 7 yýldýr çocuklara günlük süt daðýtýyor ve bildiðimiz kadarýyla böylesi tek bir vakaya rastlanmadý. Ýþin ilginci bu günlük sütü, devletin daðýttýðý UHT sütten daha ucuza alabiliyor belediye. UHT sütün 200 mililitresi 53 kuruþa geliyor, günlük süt ise 35 kuruþ... Kafam iyice karýþtý... Olaný biteni kiminle konuþacaðýmý biliyordum aslýnda, ama Prof. Ahmet Aydýn ‘süt karþýtý’ diye bilindiði için, bir baþka uzmana gideyim dedim. Çok güvendiðim birkaç profesöre danýþtým, hepsi yine tek bir isim söyledi; “Prof. Ahmet Aydýn!”
Ömrü artýyor ama süt de süt olmaktan çýkýyor...
Aydýn, “Ben demiþtim” demedi, doðrudan daðýtýlan sütün mahiyetine iþaret etti; “UHT süt dediðiniz öyle bir süt ki, ekþimiyor, aylarca saklanabiliyor. Bu yüzden de kolay kolay zehirlemez, zira bozulmaz. Çünkü 135 derece sýcaklýkta, basýnç altýnda kaynatýldýðýndan içinde ne faydalý ne faydasýz tek bir mikrop kalmýyor. Amaç sütün ekþimesini engellemek ve raf ömrünü artýrmak. Ömrü artýyor ama süt de süt olmaktan çýkýyor. UHT süt üreticileri, ‘Biz bu iþlemi zararlý mikroplarý öldürmek için yapýyoruz’ diyorlar. Sanki ateþin aklý var; faydalý ve zararlýyý ayýracak! Aslýnda onlar sütleri dayanýklý beyaz eþya haline getiriyorlar!”
UHT sütlerin saðlýða faydasý yok, ama iþ bununla kalsa iyi! Aydýn þöyle diyor; “UHT süt, vücuttaki faydalý mikroplarý, yani probiyotikleri yok ediyor. Bunun karþýlýðý ise hastalýktýr. Faydalý mikroplar baðýrsaklarýmýzda bir tabaka oluþturur ve her türlü zehirli maddenin kana geçiþini engeller. Bu düzeni bozarsanýz, baðýrsaklarýnýz elek gibi açýlýr, geçmemesi gereken tüm maddeler de kana geçer.”
Yani UHT sütle beslenen bir çocukta zararlý mikroplara direnç düþüyor. Bunun yaný sýra yeterince sindirilmeden kana karýþan maddeler vücudun dengesini bozuyor. Bu maddeleri düþman sanan vücut, saldýrýya geçiyor. Denge iyice altüst oluyor. Sonuç, astým, tiroid, Tip 1 diyabet ve MS... Her biri birbirinden ciddi hastalýklar!
Bitmedi, daha þaþýrtýcý ve ürkütücü bir bilgi daha size... UHT süt, baðýmýlýlýk yapabiliyor! Etkisi biraz daha düþük çaplý olsa da aynen morfin etkisi! “Çocuk bir bardakla baþlýyor ama öyle alýþýyor ki süte, baþka bir þey tüketmek istemiyor. Bu çocuklar yere düþse de, canlarý acýmaz, ‘uf’ der kalkar. Oysa normal yaþýtlarý ortalýðý birbirine katar! Çünkü aðrý hissetmezler. Zira UHT süt sebebiyle proteinler sindirilmeden kana geçiyor, bu da çocuklarda morfin etkisine sebep oluyor! Kronik bir morfin zehirlenmesi gibi düþünebilirsiniz. Bu olay çocuklarýn davranýþlarýný da çok etkiliyor, algýlama ve konuþma bozukluklarýna neden olabiliyor” diyor Aydýn...
Bu vakalar enfeksiyon!
Paketleme sisteminde bu sütlere mikrop bulaþmýþ olabilir. Çünkü 7 milyon kutu süt yapýyorsunuz, çok hýzlý bir þekilde yapýyorsunuz ve bir de bu iþi ihaleye çýkarýp, en ucuz fiyat verene veriyorsunuz. Bu yüzden bu olay enfeksiyon olarak kokuyor. Yoksa 200 ml sütle bu kadar çocuk laktoz entoleransýndan hastaneye düþmez. Sadece biraz gaz sancýsý olur, olsa olsa çocuk biraz yellenir, biraz ‘karným aðrýdý’ der. Olay geçer!
Hocam, geçen söyleþimizde “Çocuðunuza süt içirmeyin” demiþtiniz, ortalýk karýþmýþtý. Peki okul sütü projesine ne diyorsunuz?
Bu proje, 7 milyon çocuðun üzerinde yapýlan bir deney gibi oldu. Ýlk olay olduðunda bir yýðýn
televizyoncu, “Ne diyorsunuz?” diye sordu. Dedim ki, önce bir olayý anlamak, sonra konuþmak lazým. Ama daha sütler analiz edilmeden ve çocuklar muayene edilmeden bir yýðýn ulema çýkýp bunun “laktoz entoleransý” olduðunu söyledi. Bunlar arasýnda bir yýðýn hekim olmayan öðretim üyeleri de var. Kimi de, “Laktoz entoleransý sadece eriþkin yaþta olur” dedi. Halbuki adý ‘eriþkin tipi laktaz yetersizliðidir’, ama laktoz entoleransý bizim gibi toplumlarda iki yaþýndan sonra ortaya çýkmaya baþlar.
Niye iki yaþýndan sonra ortaya çýkar?
Çünkü insanoðlu, 10 bin yýl öncesine kadar annesinin sütünün dýþýnda süt içmemiþtir. Süt onun için yenidir. 10 bin yýl önce de her toplulukta deðil, ilk evvela tarým devrimiyle Anadolu’da baþlamýþtýr süt tüketimi. Daha sonra yaygýnlaþmýþtýr. Orta Asya’da müthiþ bir süt tüketimi vardýr. Ama sütü, süt olarak içmezler, ekþiterek kullanýrlar. Kafkasya’ya gidin, hep kefir ve yoðurt olarak tüketirler sütü.Genellikle sütü süt olarak tüketmezler. Kendi çocukluðunuzu düþünün, anneniz size süt mü içiriyordu? Yoksa yoðurt mu yediriyordu?
Hayýr ama her gün evimize yoðurtçudan yoðurt alýnýrdý. Ya da annem süt alýr kendi mayalardý...
Eskiler hep böyle yapardý. Mesela diyorlar ki, Türkiye kiþi baþýna en az süt içilen ülkelerden biri. Doðru, ama dünyada en çok yoðurt tüketen ülke de Türkiye. Niye acaba? Þimdi Amerika ve Avrupa’daki süt tüketimiyle bizdeki kýyaslanmaya çalýþýlýyor. Oysa Amerika beyazlarý ve Avrupalýlar’da bu eriþkin tipi laktaz yetersizliði çok azdýr. Bizdeki oran yüzde 50-70’ler civarýndaysa, Orta Asya’da ya da Afrika’da yüzde 100’se, Avrupa ve Amerika’da yüzde 10-20 civarýndadýr.
Laktoz entoleransý tam olarak nedir?
Yeni doðan bebeklerde, süt þekerini, yani laktozu parçalayan laktaz enzimi en yüksek seviyededir. Çünkü anne sütünün içindeki temel þeker odur. Ama daha sonra azalýr. Çünkü dediðim gibi atalarýmýz baþka bir hayvanýn sütünü kullanmazmýþ. Mesele bu! Yalnýz sütün þöyle bir özelliði var; süt çið olarak alýndýðýnda laktoz entoleransý, yani laktoza hassas olma diye bir þey olmaz. Mesela Afrika’da, Arabistan’da birçok toplulukta deve sütünü hemen saðýp içerler. Onlarda bu yönden bir þey olmaz. Çünkü siz onu ýsýl bir iþleme tabi tutmadýðýnýz sürece çið sütün içinde o laktozu (süt þekeri) parçalayacak laktaz enzimi tahrip olmaz. Yine çeþitli proteinleri sindirecek enzimler de vardýr. Ama siz onu ýsýl iþleme tabi tuttuðunuz zaman yok ediyorsunuz.
Prof. Ahmet Rasim Küçükusta, “Kutu sütler ölü sütler” demiþti...
Doðru. Evde alýp kaynattýðýnýzda da süt ölüyor. Çünkü ekþimeyi ve sütün kesilmesini engelliyorsunuz o sýrada. UHT’de ise bunun daniskasý yapýlýyor. Çünkü normal þartlarda evde 135 derece sýcaklýða ulaþamazsýnýz. En fazla bir sývýyý bir atmosfer basýnçta 100 dereceye kadar kaynatabilirsiniz. Daha fazlasý olmaz. UHT ile bu sütleri 135 dereceye çýkartýyorlar. Bunun için de yüksek basýnç kullanmalarý gerekiyor. Yüksek basýnç kullandýðýnýz zaman o süt proteinleri de çok ciddi tahribata maruz kalýyor. Bütün enzimler de ölüyor, ama böylece sütün ekþimesi engellenmiþ oluyor.
Geriye ne kalýyor?
Geriye protein parçacýklarý kalýyor ama onlarýn da doðal yapýsý deðiþiyor. O nedenle en alerjik gýda süttür. Açýk ara! Son yýllarda ise muazzam bir artýþ göstermiþtir. Diyelim ki Türkiye’de 20 yýl önce bir alerji varsa, þimdi bu 10 olmuþtur.